Bi Maruzatım Var !

Posted by JANTİ | Posted on 22:29

0

 Girmeyeli uzun zaman oldu bloga,hatta öyle ki giriş bilgilerimi bile unutmuşum...Yazmayalı da pek bişey değişmemiş buralarda,bıraktığım gibi herşey..Takip ettiğim bloglar bile aynı neredeyse,eskisi kadar aktif değil çoğu,ıssızlaşmış buralar.Tıpkı biz gibi...
 Eskiden,yani aktif olduğum sıralar günlük tarzı bişeydi benim için bu blog,artık pek öyle bi yanı kalmadı tabi.Yazı yazmadığım sürede hayatımda onca şey değişirken burada herşey aynı zira.
 Günlük olmaktan çıktı dedim blog için,o yüzden de yazmadığım sırada hayatımda neler değişti neler oldu yazmıcam.(sanki çok merak ediyormuşsunuz gibi...)Aslında ne yazıcağımı da bilmiyorum,tekrar niye girdiğimi de.Zaten yazmayı düşündüğüm şey bu değildi ki amk benim ya.
 Benim bi maruzatım vardı,diyeceklerim...Anlamadıklarım,anlayamadıklarım,belki sizin anlayacağınız şeyler.(Aslında burada siz diye birileri de yok,sanırım bu da beni şizofren yapıyo..)
 Ha ne diyoduk...Hayat ne saçma amk ya,baya baya saçma ha.Yaşamak değil kastettiğim,şu bizim önümüze getirilmiş,dayatılmış yaşam şekli,sistem ya da herkesin dediği gibi.Fuck the system amk ya fuck the system.Eğer söyleselerdi böyle bi yaşamı bana doğmadan önce ve sorsalardı ister misin yaşamak diye,yok abi kalsın ben iyiyim böyle derdim ya.
 Saçmalık bi çocuk doğmadan önce başlıyor aslında..Bi anne baba niye çocuk ister ? Gerçekten -hani evliliklerinin meyvesi olarak düşünüp,mutluluklarına mutluluk katmak için mi yoksa pragmatist düşünüp doğurup büyütüp kendilerine para getiren,bakan,bedava bi hizmetkar tutmak için mi ? Sorun burada işte.Ya madem tüm insanlar eşit,herkes özgür,niye bir insan tüm hayatından,mutluluğundan bi başkası için feragat etsin ki ? Onunda yaşamaya hakkı var arkadaş,o da mutlu olmak istiyor,özgürce kararlar alıp kendi hayatını kurmak istiyor,kimseyi değil sadece kendini düşünmek istiyo belki.Bırakın kimse vatana millete hayırlı biri olarak yetiştirilmesin ya,herkes kendine faydalı bi birey olarak yetiştirilsin,herkes bencil olsun,kendini düşünsün.kendini kurtarsın..Herkesin bencil olduğu bi ülke düşünüyorum da sanırım asıl kurtuluşumuz bu olmalı..
  Düşünüyorum düşünüyorum bi sonuç bulamıyorum.Yahu bu insanlar bu kadar çok çalışacak kadar nesini seviyo bu dünyanın,ha ?Biri çıksın söylesin ya..Şöyle kısaca bi mantık yaparsak yeni doğan bi insan dünyayı ve çevresini 2-3 yaşında anlamaya başlıyoo.Ee kendi ihtiyaçlarını da 7 yaşlarında falan yapıyo adamakıllı.ama nooluyo o sırada,tam oyun çağındayken,gezip eğlenecekken arkadaşlarıyla okul denen şeyle tanışıyo...Hayatının en büyük ve en önemli parçası..Hayatına yön veren parçası..Sonra herkes başlıyo çocuğa sormaya:Büyüyünce ne olacaksın ? Lan bi durun amk ya,daha yeni başladı herşey...Çocuk yine de ister istemez cevap veriyo,diyo ki öğretmen olucam,ben doktor olucam,ben polis olucam diyo bi diğeri,öbürü baya bi hayalperest ben astronot olucam diyo ama hiçbiri de o çocukken dedikleri meslekleri olmuyo,olamıyo..Bu hayatın,bu ülkenin gerçekleriyle yüzleşiyorlar çünkü.İstediğin değil puanın tuttuğu yere gidiyorsun çünkü bu ülkede.Yanisi hayallerini gerçekleştirmen hiçbir zaman tamamen senin elinde olmuyor..Diğerlerinin istekleri,hayalleri,başarıları da  etki ediyor senin hayallerini gerçekleştirmene ve çok az bi kitle istediği okullarda okuyo,istediği bi hayatı yaşıyor..Büyük çoğunluk ise istemeye istemeye hayatlarını çürütüyor orda burda.İstemedikleri işlerde çalışıyorlar..Lan amk zaten okumuşsun 25 yaşın kadar falan,ne için ? Ne için okuyoruz biz bu kadar sene ? Sadece hayatımızın kalan kısmında çalışacak,ömür tüketecek bi iş bulmak için ? Yaa saçma değil mi sizcede ?Ben söyliyim çok saçma..Her neyse işte buluyosun sonraları,başlıyosun çalışmaya...Biter mi geçer mi o seneler ? Emekli olacağın günü bekliyosun umutla,tam emekli olup artık hayatımı yaşayayım diyosun aynaya bakıyosun sen ölmüşsün de ağlayanın yok hacı.Zaten bi emekli maaşıyla geçinmek de zor..Yine usanmadan ek iş ara,yine çalış,ohoooo..Bu hayat geçmez böyle agalar...
 Bu hayat geçmez böyle...Sistemin işleyen bi çarkı olup da...Sikiyim böyle hayatı..

Bir 17 Mayıs Günü...

Posted by JANTİ | Posted in , , , , , | Posted on 22:35

0

  Bu gün 17 Mayıs,bu gün kutlu bi gün.Hafızam beni yanıltmıyor ise hayatımda ilk maçı bundan tam 11 sene evvel izlemiştim.O yaşın verdiği saflıkla tabi ne maçı olduğu,ne kadar önemli olduğu konusunda pek fikrim yoktu.Ama geçen yıllarla birlikte şimdi aynı maçı defalarca izlediğim halde daha büyük heyecanla izliyorum.Her seferinde tekrar gurur duyuyorum takımımdan,gözlerim doluyor Allah sizi inandırsın.Yakın bi gelecekte "İmparator" ile birlikte umuyorum ki daha büyük zaferler,kupalar kazanacağız.Neyse,yazının asıl konusu bu değil aslında ama o kutlu güne değinmeden edemedim.

  Bu gün 17 Mayıs,bu gün kutlu bi gün.Takvim yaprakları 17 Mayıs 2010'u gösterdiğinde şu an okuduğun bu yazının bulunduğu bu naçizane blog açıldı,ben açtım yani.Evet ben de farkındayım bu blogu açarak ne kadar iyi birşey yaptığımın ve neleri değiştirdiğimin.Tabi ancak okuyan bilir.

  İşin öyküsüne gelecek olursak ki bu kısımlar hep ilgi çekici olmuştur.

 Hep bişeyler yazmak istiyordum.Daha çokta futbolla ilgili şeyler.Takip edilmek,okunmak peşinde değildim,şimdi de değilim tabi.Blogu ilk açtığımda ismi(adresi) "3vakte" idi.Ne kadar güzel bi isim değil mi?O sıralar çok kullandığım ve benim için sihirli diyebileceğim bi kelime.İlk birkaç yazı sadece futbolla ilgili şeylerdi.Şimdi bakıyorum da o yazılara ilk defa böyle bi işe kalkışan biri için hiçte fena değil aslında.

  Blog dünyasını zamanla keşfettikçe -ki ilk takip ettiğim bloggerlar HBBA ve sanırım Pucca idi, işin yönü biraz kaydı ve zamanla ziyaretçi defterine benzedi blog.Fena da olmadı hani.Blog işi insanı az da olsa rahatlatıyor.

  Düşünüyorum da 1 yıl ne çabuk geçmiş,göz açıp kapayıncaya kadar olmasada.Şu geçen 1 yıllık süre zarfında aslında blog tam olarak istediğim yere gelmedi.Ama kimin umrunda ki?

  Sadece okuyan bilir beni,nasıl biri olduğumu...Yani siz...

  "Bilmem Anlatabildim mi?"nin 1.yılı kutlu olsun,umarım seneye daha iyi bi yerde oluruz hepimiz.Blog dün yasında bana ilham veren HBBA,PuCCa,Sami Hazinses ve niceleri iyi ki varlar.Ve 17 Mayıs 2000 günü bize Galatasaraylı olmanın onurunu,gururunu ve farklılığını yaşatanlara bir kez daha teşekkürler.

Geleceğin Yıldızı Sensin!

Posted by JANTİ | Posted in , , , , | Posted on 15:55

0

   Malum bugün 23 Nisan,hep neşeyle doluyor insan."23Nisanblog"kapsamında blogumu bir günlüğüne 23 Nisan çocucuğuna bırakacaktım amma bulamadım çevremde öyle bir gençBen de 23 Nisan çocuğu sayılırım deyip kendim bişeyler yapmayı düşünüyordum ki UNICEF imdadıma yetişti,Defne'nin yapmış olduğu resmi gönderdi,kendini kandırma,bunu yayınla dedi.Emir büyük yerden,dinlememek olmaz..Resim pek güzel,ben yapmaya çalışsam yapamamam şu  yaşımda,inanın.

  Defne (6) UNICEF yararına Roche tarafından düzenlenen ‘Geleceğin Yıldızı Sensin! Ne Olmak İstersin?” resim yarışmasına katıldığı resmini paylaşıyor."Ben de bi şekilde Defne'nin duygularına ortak oldum,bu güzel resmi paylaşarak "Janti insan"profilimi zenginleştirdim.Övünmek gibi olmasın güzel insanım.

 

Bana Güzel Bir Şey Söyle Yoksa Kalkmıycam

Posted by JANTİ | Posted in , , | Posted on 21:03

0

  Yeni bi yazı yazmanın vakti gelmişte geçiyor.Artık kendimi en geç iki haftada bir yazı yazma zorunluluğunda hissediyorum.Sanırım blogun en kötü yanlarından biri de bu.En kötü yanı da yazdıklarınızı kimsenin okumuyor oluşu olmalı,en azından benim için öyle.
  
   Siz,çok saygıdeğer,çok sevgili ziyaretçilerim ve takipçilerim...Aslında geçen haftadan beri düşünüyorum bu yazıyı ama bi türlü elim gitmedi blogger.com/üye girişi/gönderme/yeni kayıt'a.Bu gece nedense yazmak geldi içimden,sadece yazmak,başka hiçbir işle uğraşmadan.Yazmayı düşündüğüm şeyler bunlar değildi aslında daha farklı şeyler yazacaktım ama bi başlayınca yazmaya, insan tutamıyor kendini,bi farkediyor yazmak istediği şeylerden tamamen sapmış,konu büsbütün başka yerlere yönelmiş.Tıpkı benim gibi...

  Bugünlerde herşey karmakarışık,anlamsız geliyor bana.Bunu da şu an farkettim.Yapmak zorunda olduğum o kadar şey var ki,ama ben bunların hiçbirini yapmak istemiyorum aslında.Lakin sonuçta hepsini de yapıyorum gönülsüzce,baştan savma.

  İçimde nedenini anlayamadığım bi beklenti var.Evet,birşey bekliyorum ama neyi beklediğimi bende bilmiyorum.Bir işaret evet bi işaret belki de.Günler farkına varmadan geçip gidiyor.Bense hep bi sonraki güne erteliyorum o günün işlerini ve son nefeste yetiştiriyorum hepsini.

  Zaman çabucak geçsin istiyordum önceleri,bir an önce ne olacaksa olsun ne bitecekse bitsin,neler yaşanacaksa yaşansın.Çünkü umutlarım daha büyüktü gelecek adına,emindim yarının güzel olacağına.Tabi o zamanlar en büyük umut kaynağım,sevgi çınarım vardı yanımda.Onunla en karanlık günler tospembe gelirdi bana.Umutlarım vardı hayallerimi besleyen,yeminlerim vardı gerçekleşmeyi bekleyen.
 
  Okuduğum roman böyle yaptı beni,biraz da şu an dinlediğim müzik,içime bi karanlık çöktü,haliylen yazıya da.Yoksa inanın yazmak istediğim bunlar değildi.Bu seferlik böyle oldu,affedin beni,olmayan sizden bile af diliyorum,anlayın düştüğüm hali.

  Yazıyı bikaç defa okuduktan sonra çoğu yerini yeniden yazmayı düşündüm fakat bu yazı daha önceden tasarlanmış bi yazı değildi.Bi anda, kendiliğinden oluştu.Yazarken adeta başka alemlerdeydim,geçmişteydim,yazıyı bitirince döndüm dünyaya.

 Selam dünyalı,selam dünya...

    Kalkmıycam!

Ben düşmekten yoruldum.
Kalkmıyorum artık.
Amerika'yı başkaları fethetsin.
Dünyayı başkaları kurtarsın.
Birileri bir yerlerde aşık olsun,
birileri ayrılsın,
birileri ağlasın.
Ben düşmekten yoruldum.
Kalkmıyorum artık.

Erhan Güleryüz



Sevgi Ülkesinde Yaşamak Vardı

Posted by JANTİ | Posted in , | Posted on 22:38

0

  Her insanın yaşamdan bi isteği,beklentisi vardır.Ben de bi insan olduğuma göre benimde isteklerimin,hayallerimin olması gayet normal.Normal olmayan benim bu yaşıma değin hiçbir isteğimin,hayalimin gerçekleşmemiş olması.Bunda kimi zaman küçük olsada çoğunlukla büyük ve gerçekleşmesi zor olan hayaller kurmamın ve hayallerimin gerçekleşmesinin başka insanlara bağlı olması da önemli bi etken.

  Ama düşünüyorum da dünyaya yeniden gelsem ve istediğim bi hayat verilse bana sanırım şöyle bi hayat sürmek isterdim:



 Küçük ve şirin bi sahil kasabasında başlamalı hayatım.Herkesin birbirini tanıdığı,sevdiği,saydığı,büyük dostlukarın ve büyük aşkların yaşandığı sıcacık bi sahil kasabası.

  Evler birbirine bitişik olacak,sıcak komşularımız olacak.En yakın komşumuzun bi kızı olacak,adı "J" ile başalayacak.Büyürken beraber,oyunlar oynayacağız,kavgalar edeceğiz,annelerimizin yanına koşup birbirimizi şikayet edeceğiz.

  Derken büyüyeceğiz,okula başlayacağız.Aynı okula kayıt olacağız,aynı sınıfa düşeceğiz.Annelerimiz bizi en ön sıraya beraber oturtacak,beraber ağlayacağız.Kavgalarımız okulda da devam edecek ama tatlı kavgalar bunlar,öğretmen bize kızacak biz birbirimizi suçlayacağız yine.

  Büyüdükçe ona karşı bişeyler hissettiğimi farkedeceğim ne olduğunu bilemediğim.Sınıftaki diğer erkeklerle samimi olması beni huzursuz edecek,kıskanacağım onu herkesten,bazen kendimden bile.

  Yıllar sonra ona aşık olduğumu anlayacağım,okula beraber gidiş gelişlerimizde, onu anlamsız kıskançlıklarım düşündürecek ve bu pek hoşuna gitmeyecek.

  O hep hayallerinden bahsedecek,içinde benim olmadığım.Hayal kurarken yüzünün aldığı tebessüm,gözlerindenki ışıltı beni mutlu edecek,ama hayallerinde benim olmamam da içimi kemirecek.

  O benim hayallerimi soracak sonra.En büyük hayalimin "o" olduğunu söyleyemeden,hayallerime onu koyamadan bu sefer ben anlatacağım.Ara sıra sözümü kesip tavsiyelerde bulunacak.

  Yıllarla birlikte aşkım daha da kuvvetlenecek.Liseyi de beraber okuyacağız.Aynı okul aynı sınıf.Kavgalarımız azalacak,hayallerimiz büyüyecek,gelecekten beklentilerimiz artacak.

  En sonunda daha fazla tutamayacağım kendimi,geçeceğim karşısına,ilan-ı aşk edeceğim,dökeceğim içimde ne varsa.Şaşıracak,cevap vermeden ayrılacak yanımdan.Bikaç gün hiç konuşmayacak,kaçamak gözlerle bana baktığını farkedeceğim ders aralarında.Konuşmayışı beni üzecek,pişman olacağım...

  Neden sonra birden yanıma gelecek,bi öpücük konduracak yanağıma.Şaşkınlıktan dilim tutulacak,ne diyeceğimi bilemeyeceğim.Sonra sımsıkı saracağım onu,öpüp koklayacağım.

  Yıllar sonra bir kır düğününde evleneceğiz,kendimi onu mutlu etmeye adayacağım.Kavgalarımız evliliğin tuzu biberi olacak....

Nasıl İsyan Etmem İbo

Posted by JANTİ | Posted in , , , , | Posted on 23:20

0

  Öncelikle şunu belirtmek istiyorum: Düne kadar aklımın ucundan geçmiyordu İbrahim Tatlıses ile ilgili bir yazı yazmak.İbonun çok büyük bi hayranı olduğum ve onu çooook sevdiğimi söyleyemem,sadece normal bi insan olarak birinin vurulması,ölüm riskinin olması üzdü beni.Allah acil şifalar versin,ölürse nihayetinde bir gün elbet ölecek, ölümüne ağlamam yani,sevinmem de.

  Çocukluğumda yani daha 8-10 yaşlarındayken korsan cd'lerden çok şarkısını dinlemişliğim,ezberlemişliğim,çok filmini izlemişliğim,haline üzülmüşlüğüm olmuştu.Severdim o zamanlar yani.Yıllar geçince eskisi kadar sevmez oldum,bunda artık o tarz müziklere ilgi duymuyor olmamın da katkısı vardır elbet.Ama asıl sebep, yıllarla birlikte benim aslında eski yani Ayağında Kundura'yı söyleyen İbo'yu sevdiğimi anlamamdı.Ben o "halktan biri" olan daha samimi,daha içten İbo'yu seviyordum.O zamanlar daha bi güzel söylüyormuş ayriyaten şarkıları.

  Bu yazıyı yazma sebebime gelecek olursak,dün tv izlerken rastgele öyle zaplarken Beyaz TV'ye rast geldim.Bir de ne göreyim?

 İBO SHOW

 Bi an saflıkla "bu adam ne zaman iyileşti de  program yapmaya tekrar başladı"dedim.Ama sonra anladım ki programda İbo yok...İbo hala hastane de ölüm-kalım savaşı veriyor.

  Ama çalıştığı kanalda yaptığı program devam ediyor ve onu sevdiğini söyleyen insanlar onun programında şarkı söylüyor,eğleniyor.Herkes başımıza iyilik meleği kesiliyor ama görülüyor ki amaç belli : RATİNG

  Ve ben bir kez daha anladım ki ölümlerden,ölülerden,ölmek üzere olanlardan.hayati riski bulunanlardan bizim kadar nemalananlar,çıkar sağlayanlar,kendine bi pay koparmaya çalışan yok.

  Öyle kameralar karşısında hastahaneye ziyarete gidip açıklama yapmak falan bunları yemeyiz biz.Hepsinin olmasa da çoğunun oraya "iyilik meleği"görüntüsü vermek için gittiğini ve samimi olmadığını biliyorum.Ama bakın ben söylüyorum ki İbo yarın ölse sokaktan birinin ölmesi kadar üzülürüm en fazla.Çünkü İbo'yu sevmiyorum.Ama nefrette etmiyorum,nötrüm.En azından ben samimiyim.

  Ben de buradan iyilik meleği görüntüsü vermek adına İbo'ya geçmiş olsun diyor,acil şifalar diliyorum.Dualarımız seninle.
(Farkettiyseniz ben de İbo üzerinden nemalanmış oldum.Eğer farketmediyseniz...)



Ben İboyu bu haliyle bu türküyle seviyorum işte.

Dünyaya Kadın Olarak Gelsem Eşcinsel Olurdum

Posted by JANTİ | Posted on 15:39

1

   Öncelikle geç kalınmış bir yazı oldu bu biraz.Daha doğrusu kızlarla kadınlarla ilgili kusmak istediğim bikaç şey vardı 8 Mart'la birlikte bahanem oldu ikisini de aradan çıkartmış oluyorum.

  Ben kızları,kadınları çok severim.Güzel olanlarını bilhassa,yani kalbi güzel olanları.Onlar bizim canlarımız,koparmaya kıyamadığımız çiçeklerimiz,bidenelerimiz.Onlar olmasa ne bok yerdik lan diye düşünmeden edemiyor insan.Ben size söyleyeyim yarrağı yerdik.Cidden yerdik ha.Onlar olmasa kannımca etraf "erkek gibi karılarla" ya da "karı kılığında erkeklerle" artık hangisiyse onla dolardı,yarrağı hakkattten yerdik.

  Evet ben kadınları  çok seviyorum.Bu tabiatiyle çok normal.Ne lan gidip adamları mı seveyim yani değil mi?Şu 8 Mart dolayisiylen de onlardan bi istirhamım olacak.

  Babet diye bi halt icat etmiş yarrağın teki ki o babetler götüne girsin.Canım kızların,kadınların tüm seksapelitesini tüm cazibesini tüm albenisini silip götürdü benden bu babet denilen ucube.Bi kereceğime isminde hayır yok.Babet de neymiş lan?40 defa babet diye tekrar etsenize.İçinizden tabi yoksa çok mal bi duruma düşersiniz elaleme maskara olursunuz millet "ne diyor bu deli"diye bakar.Öyle bi kelime babet.

  Şekli şemali de çok basit,çok yavan.Nerde babet giyen bi kadın görsem yeni küfürler icat ediyorum,başımı çeviriyorum.Babet giyen kadın bizim Cevdet abi gibi yürüyor.Babet giyen kadın yere tükürse,efevari bi yürüyüş takınsa,yoldan geçenlere laf atsa yeminlen şaşırmam.Kısacası babet kadınları erkekleştiriyor.

  Kadın dediğin kırıtarak,salına salına yürür.Ammavelakin bu babet sayesinde maratonda yürüyen atletler gibi yürüyorlar.Normal kadın "S" gibi yürür babetli kadın "Z" gibi yürür dümdüz.

  Oysa converse ya da kışlık botlar öyle mi ?En düz yürüyen kadını bile çekici yapar en çirkin kadını bile seksi yapar.Gözümüz gönlümüz açılır,içimiz ısınır şu kışta kıyamette.

  Hayatlarımızın bazen içine eden ama çoğu zaman hayatlarımızı güzelleştiren,hayalarımızın anlamı kadınlardan istirham ediyorum giymeyin şu lanet olası babet ucubesini.Makyaj yapacağınıza babet giymeyin,benim için kafidir.

  Eğer gün olurda kadın ve aileden sorumlu devlet bakanı olursam yapacağım ilk icraattir babet giymeyi yasaklatmak.İkinci icraatim kadınların konuşma sürelerine belli bir kısıtlama getirtmek olurdu.

  Lütfen sözlerimi kulak ardı etmeyin ey kadınlar.Kimse için değilse benim için.Çünkü ben sizi çoook seviyorum.Yani...


  Yaşadım, Tanrım,
Yarım ve uluorta,
Bir dahaki hayatta,
...Varsa öyle bir hayat,
Şiir yazar mıydım,
Bilmiyorum.

Ama kadınlar, Tanrım,
Öyle sevdim ki onları,
Gelecek sefer
Dünyaya
Kadın olarak gelirsem,
Eşcinsel olurum.

Cemal Süreya

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...